her hastanede olmuyor sanırım alerji bölümü o yüzden gidilecek yeri iyi seçmek gerekiyor. göğüs hastalıkları ile ilgili bölümde yapılıyor alerji testleri diye hatırlıyorum. eğer alerjik bir durumdan şüpheleniliyorsa, kol üzerine çizikler atılıp çeşitli uyaranlara verilen tepkiler gözleniyor. alerjiden alerjiye bu test şekli değişir mi bilmem ama, çiziklerin sayısı şikayetlere göre değişiyor. ağrı-sızı sancı hissedecek bir durumu da yok...
aç-tok konusunda hiçbir şey bilmiyorum...

gögüs hastalıkları ve cildiye bölümlerinde yapılıyor,aç ya da tok farketmiyor. kolunuzun iç kısmına aralıklı bi şekilde ismini bilmediğim sivri uçlu bi cisim batırarak minik minik deliyorlar. daha sonra allerjen etkeni olabilecek maddelerden her deliğin üzerine birer damla damlatıyorlar. bir süre bekliyorsunuz, kızarıklık,kabarıklık veya kaşıntı olup olmadığına bakılıyor. iğneyle delerken çimdik atılır gibi bi acı oluyor sadece,fazla değil:)

*yaptırmadan bi hafta önce eğer kullanıyorsanız antihistaminik ilaçları kesmeniz gerekiyor,unutmuşum söylemeyi.

önce kola yapılıyor. orda çıkmazsa sırta daha kapsamlı bir test yapılıyor. misal benim kolda çıkmadı neye alerjim olduğu.

kan da alırlar muhtemelen. kan alınacaksa eger de aç gidilmeli. kandaki bir degere de bakiyorlar bazen.

1- battaniye hapşırtabilir. ortamdaki tozlar tahmin edebileceğinden çok daha fazla etkiler. mesela ev süpürmek, silmek, halıya oturmak, bir şeyler çırpmak, havadaki tozlar, polenler ve daha bir sürü şey bu akıntıya, hapşırmaya neden olur. aynı dertten muzdaribim ordan biliyorum. yediğin içtiğin şeyler de çok etkiler.mesela turşu, baharatlı şeyler beni çok etkiliyor.hapşırtıyor, sürekli mendille geziyorum. hatta çok yersem vücudum kaşınıyor.
2.test yaptırdım. korkacak hiçbir şey yok. küçük bir iğne var onunla kolunda minik delikler açıyor sonra alejin olabilecek şeylerin sıvıları var onları damlatıyor. biraz bekliyor. alerji olduğun şeyleri damlattığı yerler azıcık kızarıp kabarıyor. kabarıklığın büyüklüğüne göre o şeye ne kadar duyarlı olduğun anlaşılıyor.
3-hastaneye gitmedim. özel muayenede yaptırdım. sadece muayene ücreti verdim ek bir ücret vermedim. aç gittim diye hatırlıyorum emin değilim. randevu alırken sorabilirsiniz.

göz korkutma notu: sakın boşverme. nelere alerjin olduğunu mutlaka bilmen gerekir.ilç kullaman gerekebilir. eğer ciddi bir alerji sorunun varsa ve önlem almazsan astıma çevirebilir!!!

yazan herkese ek olarak Çapa nın alerji bölümünde iki yıldır aşı tedavisi görüyom.çok memnunum.Nefes sorunum azaldı.test de korkacak hiçbir şey yok.acı bile hissetmezsiniz.sizinki sadece toza karşı gibi gözüküyor belki de basit bi ilaç tedavisi yeterli olacaktır.

evinizdeki eşyaları düzenleyerek de baya bi fayda sağlayabilirsiniz.

@garnet: beyimin doktoru ona aşı tedavisini önermediydi. yıllarca sürüyor, bir kez bile aksatırsan tüm tedavi sıfırlanıyor gibi şeyler söylemiş. o nedenle pek hevesli değildi. yazdıklarına istimaden ona gaz versem mi? reflüsü de olduğu için karşılıklı tetikleşebiliyorlar, alerjik astım vs de cabası :s ilaç alıyor durumuna göre fıs fıs ama...

memeleri gayet diri olduğu için
The Broken Column

bugün gördüm canlısını.

The Love Embrace of the Universe, the Earth (Mexico), Diego, Me, and Senor Xolotl.

buna google görsellerde de baktım ama izlerkenki etkiyi hissetmedim hiç.
istanbul'da gördüklerimden seçtim, diğerlerinin önünde durup bakmadan karar veremeyeceğime kanaat getirdim. yine de hepsinden bağımsız hayatımda hiç bir tablo beni bu kadar etkilememişti. çok tuhaf bir duyguydu vesselam.

bi fıkra vardı cennete otoban yapılması felan o geliyor

yol şeritleri.

tem

(bkz: highway to hell)

ankara-istanbul yolu..

E5

hız

otoban polisi semih ve tuhaf dublajı

ebegümeci.

autoban oradan da autoban mimarlık firması geliyor. (firmayla, mimarlıkla uzaktan yakından alakam yok)

yeşil renk.

autobahn vardı big lebowski'de nihilistlerin müzik grubu.

filmi 80 defa izleyince işte.

need for speed 5 porsche unleashed'daki otoban parkuru. ne yarışlar yapmıştık zamanında orada.

dinlenme tesisi.

sıkıcı olur, yol tat vermez. arabada, otobüste sigara içmediğim için durup, kahve sigara keyfinin vaktinin gelmesini beklediğimden.

kobra takibi

kaş. otoban kaşlı ablalar.

almanlar geliyor otobanın ustaları olduğundan mütevellit

david lynch

haftada bir otobana çıkan biri olarak; çerkezköy civarında her sabah iş tutan kız geliyor, hayvan leşleri geliyor, komik viyadük isimleri ve bir süre sonra ücrete mahsus geçiş yapılacakları geliyor. otoban demek, yalnız ve uzun bir yolculuksa sonunda boyun ağrısı demek geliyor.

araba

yakmayan bir güneş, güneş yönünüde aheste hız, huzurlu bir iç dünya müzik.

mahmutbey. kesin tıkalıdır şimdi.

"reçele ekmek banmak" geliyor.

otomatik ban sistemi.

almancası

autonbahn

fare

otoban ahmet.

Hız. Ben hızlıyım.
Biri kazanır, 41'i kaybeder.
Beceriksizleri, kahvaltı niyetine yerim.
Kahvaltı.
Belki de kahvaltı etmeliydim.
Güzel bir kahvaltı nefis olurdu.|Hayır. Dikkatini topla.

Hız. Hızlıdan hızlı,|süratliden süratliyim.
Ben şimşeğim.
Hey, Şimşek! Hazır mısın?
Şimşek McQueen

(bkz: kayip otoban)- David Lynch

birini ıssırmasın diye takılıyor gibi gelmişti bana

ahaha, yamulmuyorsam, pirelenince filan ilaçlanıyor, köpek de kendini yalamasın diye o zımbırtı var :D

bir operasyon gecirdiklerinde dikisli yere ulasip yalayarak yaranin kapanmasini engellemek icin takiliyor

meraklısına ismini de yazayım, tam olsun: elisabeth yakası

üstüne biraz da okuyayım derseniz: www.kedimveben.com

bal uretimi de yapan bir gida firmasinda calistim bir sure. marketlerdeki urunlerin geneli yalnizca suzme baldir. katki maddesi falan katmiyorlar oyle. zaten belli sartlari oldugundan disina cikmiyorlar pek.
bunun yerine daha ziyade asil bali ureten kisi bir seyler karistirabiliyor. veya firma farkli bal turlerini birbirine karistirabiliyor (maliyet azaltimi icin).
balparmak ornegin belli standartlarin disina cikmaz (hayir, burada calismadim). profesyonel is yapiyorlar diyebiliriz. lakin cok ama cok kaliteli ballari da kullanmiyorlar.
zaten kaliteli bal dedigimiz sey cogu kisinin damak tadina uymuyor :) benim uymuyordu ornegin.

en guzeli gidip parca halde satilan petek ballardan almak diye de ekleyeyim. uretim yerinin yazip yazmadigina, yaziyorsa nereden geldigine bakin. asil uckagitcilik arici tarafindan yapiliyor ve buyuk firmalarin cogu aricilarini ozenle seciyor.

arıcan balı var balparmaktan falan iyi bence

Ege'deki arıcı köylere yolu düşenlerden tenekeyle aldırabilirsin.
Ek bilgi: temel olarak arılar balı kışın yemek için üretir. arıcılar balı alınca, haliyle çiçek olmadığı için arılar kışın aç kalır. işte aç kalmasın diye kovanlara bir miktar bal bırakılır ve de şekerli su, ağda bırakılır. şekerli su arılar ondan bal yapsın diye değil, kışın arılar açlıktan ölmesin diye verilir. fabrikasyon üretim kısmındaki hileleri bilemem ama arıcıların temelde yaptığı budur.

(bkz: karakovan balı)

fiyatı biraz tuzludr bilesiniz.

yorsan almam hayatta. bahcıvan ya da acık kuplerden deneyıp alırım.

bim' de çok çeşit yok. ondan ya muratbey ya kaanbey.

(bkz: #22128206)
hissetmek önemli.

peynirciden alırım.
tam yağlı sert inek peyniri tercihimdir.
tadmak önemlidir.

kendi çapında peynir experi sayılabilirim :)
zaten haftada neredeyse bir kalıp kadar peynir tüketiyorum, eğer yeni bir marka gördü isem denerim.
evet çeşitten çeşite marka değişiyor.
markaya dikkat etmiyorum.
ekici iyidir.

sütaşın süzme peyniri var hep onu alırım.
kaşarda da muratbey favorim.

inek sütü. tam yağlı ve yumuşak olması şart. lezzeti, rakıyla iyi gidecek şekilde olması lazım pek tabii.

küçük şarküterilerde ucuz oluyo ordan alıyorum

keyword: ucuz

perşembe pazarından alırdık peyniri biz, onun yağı tuzu lezzeti markalı ürünlerde hiç olmuyordu. şimdi şarküteri kurdular da daha temiz ve güvenli. başka beyaz peynir de ancak çok zorda kalırsam yerim. canım çekti gece gece

tam yağlı alırım mutlaka. peynire fazlasıyla önem veririm bizim marketten sürekli aldığım bir peynir var ama markasını bilmiyorum görünce hemen tanıyorum şundan 1 kalıp alıcam diyorum sadece. koyun peyniri, ezine, urfa peyniri türü peynirler damak tadıma uygun

ps: çok güzel soru benim niye aklıma gelmedi şimdiye kadar peynir takıntım var ciddi anlamda

ekmeğin üstüne yağ gibi sürüleybıl olması. tam yağlılar öyle oluyor sanırım.

peynir dediğin şeyin markası olmamalı bence. yörsandır bahçıvandır çok fason bunlar. amcam bahçıvana veriyor sütleri peynir falan veriyorlar ucuza afedersin bok gibi. ben edirneliyim bizim orda peynir peynirdir. şu ankarada tonlarca peynir denemişimdir hiç biri güzel değil. trakya peyniri diye satılan şeyleri trakyada ekşimik yerine kullanır yeminle millet. memleketten getiriyorum ben gelirken 3-4 kalıp. hayatımı harcadım yani mükemmel peyniri bulmak için. şimdi gelelim özelliklere.

inek peyniri. kesinlikle yumuşak olanı tercih ediyorum. tam yağlı olacak ağzına atınca katman kaplayacak ağzını. diğer tatları bastıracak. hafif ekşimtrak olacak. içinde hava boşlukları olacak. tuzlu olacak sonra ama ağzını da yakmayacak.

koyun peyniri. benim için hepsi kabul tüm koyun peynirlerini yerim. bizim evde yemek yasak kokuyormuş çok. o yüzden hiç ayırt etmem. hap hup yerim. eski ev arkadaşım getirirdi. taş gibiydi kalıbı. ama yiyince harbiden eelmaa'nın verdiği yazıdaki gibi koyunu hissederdin.

ismine göre.mesela ezine olmalı

para durumum iyiyse migrostaki butun ezine koyunlari tadip yumusakligi tuzu ve yagi en damak zevkime gore olani aliyorum.
para durumum iyi degilse diasa'daki 500 gr'lik lordan aliyorum.

mesela @ayiadam'la tam trsi zevklere sahipmişiz :) koyun peyniri yemem, inek peynirinin tarif ettiğigibi olanını da zinhar sevmem... herkesin zevkine göre yani.

(bkz: izmir tulumu)

daha çok alışkanlığa göre. koyun peyniri yiyemiyorum, koyun eti yiyemediğim gibi, kokusu ağır geliyor. inek peynirini, yağlı ve sert olanını seviyorum. isli çerkes peyniri de yerim. kaşarın ise eskimişini, tabii yumuşamış olmayacak, kiminin tadı-kokusu ağır oluyor, yemekte zorlanıyorum. bunun dışında mihalıç peyniri, en tazesinden en yağlısından (kahvaltılık derler) lor severim. örgü peyniri ve zaman zaman otlu peynir yerim.

özet: alışkanlık ve damak tadı mühim (ikincisi aslında az çok birincisiyle ilgili). marka önemli, ama mesela mihalıç peyniri ve çerkes peyniri markalar tarafından iyi yapılamıyor. lor zaten ambalajlı ise genelde kum gibi kuru, tatsız oluyor.

tuz hayatta en çok nefret ettiğim şeylerden biri, o yüzden ya lor peyniri ya dil peyniri alıyorum. o an markette en kaliteli hangi marka varsa onu alıyorum.

gönenli peynircim - tam yağlı ezine peyniri ... missss... :)

Kırklareli'nde Süzülmüş kardeşler diye bir marka var. oralarda bilinir. son dönemlerde Trakya geneline de dağıtım yapmaya başladılar. onların koyun, inek ve keçi karışımı bir beyaz peyniri var. 3 kiloluk teneke 30 lira civarında. Ezine peyniri, meyhane peynirinden bile enfes. hatta adamların eski kaşarında rokfor tadı var :s
eşimin memleketi münasebetiyle yolu Trakya'ya düşenlerden getirtiyoruz ya da kendimiz alıyoruz.
ulaşamazsak da o an markette fiyatına, adına ya da kampanya mevzusuna göre idareten bir peynir alıyoruz.

wwwdelivery.superstock.com
www.invision-images.com

bunlar gibi?

Bu teknik, evet. Daha sade desenler elbette.

şu an elimde siyahı var ama Fas gezisinden kalma. bugün arkadaşımla da konuştuk, elimdeki silinmek üzere. ortadoğu ülkelerinde ya da Hindistan'da tüp içinde hazır kına satılıyor. muhtemelen güneydoğu illerinde bulunur diye tahmin ediyorum.
biz bugün konuşurken kendimiz yapmaya karar verdik. pasta süsleme için kullanılan, çok ince uçlu aparatlar oluyor ya. kınayı hazırlayıp, onun içine koyduktan sonra deseni yapacağız. arkadaşımın ve benim azbuçuk çizim yeteneğimiz var. sol ele yapılırsa kendin bile yapabilirsin. 3 renk oluyor, turuncu, kahverengi ve siyah. önemli olan iyi tutan kına bulabilmek. bazı kınalar kaliteli olmuyor.

kimi anneler, nineler bilir, uzun süre dayansın diye içine ceviz yaprağı, çay ve soğan kabuğu ( soğanı sallıyor olabilirim ama öyle kalmış aklımda) koyuyorlar. bir aktara da danışılabilir kaliteli kalıcı kına konusunda.

bu arada aklıma geldi; yapan birisini bulamazsanız, benimkinden randıman alırsak, İstanbul'daysanız size de yaparız :)

1- ilgi meselesi.tarzına ve rengine göre değişik kombinasyonlarda kolaylık sağlıyor.başka bişi değil bence.hastalık derecesinde olanlar napıyorlar bilemem.
2- 26 çift.

1- o gun giyinilen giyim tarzina, renklerine gore degistirip giyiyoruz. o yuzden bir suru var.
2- 30 civari olmali.

edit: usenmedim gidip saydim. 27'ymis. terliklerimi saymadim :)

1- Ayakkabı en basit kıyafetin bile havasını değiştirebilir. Vezir de eder, rezil de durumu. Çanta için böyle düşünüyorum. Ben kronolojik sıraya koydum. Bu ay şunları giyeceğim yada bir süre bunları giymeyeyim diye yönlendiriyorum kendimi. O kadar çok alıyorum ki bir süre sonra ne aldığımı bile unutuyorum. Hala hiç giymeye fırsatımın olmadığı 2-3 çift ayakkabım var. Ama bu beni yıldırır mı, tabi ki hayır.

Aynı zamanda ben de takıntı haline geldi. İlk tanıştığım birinin muhakkak ayakkabısına bakar, markasını filan tahmin etmeye çalışırım. Ayakkabının giyim tarzını özetlediğini düşünüyorum.

2- Bu soruya kesin cevap vermem zor. Ama spor ayakkabıları ve abiyeleri de sayarsam 100+

sadece kadınların çok çeşit ayakkabısı yoktur ki, benden çok ayakkabısı olan adamlar tanıyorum, sadece bizim kadar "ayyy vayy" diye beyan etmiyorlar orada burada.

1. giyiyorum valla ben tepe tepe, ama bir kuralım var, yeni bir ayakabı alırsam eskibir tane veririm birine.
2. 24 çift (sandaletler filan dahil).

simdi soyle dusunelim, renkleri siyah-beyaz tonlari-kahve tonlari-gokkusagindan bir renk olarak 4 kategoriye ayiralim. ayakkabilari spor-topuklu ve gunluk-topuksuz ve gunluk-abiye-bot 5 kategoriye ayiralim.

ayirdik mi. 4 le 5 i carpalim kac etti? 20. topuklunun fetisinden +5 diyelim. botlari da spor botlar klasik botlar diye ayiralim, biraz da oradan eklensin. 26 27 az bile :)

1-giyim tarzına ve rengine göre uyumlu giyilmesi taraftarıyım ama bir çok şeyle uyumlu bazı modeller ve klasik renkler alındığı takdirde, yukarıda yazan adetlere ulaşılmasına gerek kalmaz. fazlası gereksiz israftır benim gözümde.

2- üşenmedim gittim saydım hepsi toplam 12 çift.

1) niye kadınların erkeklerden fazla çeşit kıyafeti varsa o yüzden. bir de kadınların kullandıkları renk skalası yüzünden, ortalama bir erkek siyah-kahve-lacivert-bej pantolon giyer en fazla.ya da bir haftayı 3 pantolonla geçiriyosa isterse o üçünün de altına aynı renk ayakkabıyı giyebilir. yani bi yere kadar gerçekten ihtiyaçtır, şık bir eteğin altına spor ayakkabı giyemezsiniz. mini eteğin altına çizme daha iyi olur vs.

2)en fazla 30dur benim de. hatta şöyle olabilir dağılımı : çizme: 5 spor ayakkabı : 4 abiye :5-6 yazlık: 6-7 günlük : 6-7
ayak numaram müsaade etse daha da fazla alırım, bi yerden sonra saplantı oluyo çünkü ayakkabı

2. 2 çift bot ( birisi 5 yıllık), 3 çift ayakkabım var.
1. onlarca çift ayakkabım yok, sipor giyindiğim için ve gereksiz tüketmemeye çalıştığım için bana yetiyor.

1- kadınların giyimi kuşamı erkeklerden çok farklı. erkekler tshirt+jean ya da takım elbise ile her yere uyum sağlayabilir. hadi bir de smokin diyelim abartı olsun. kadınların giyecekleri çok değişir. tek parça elbiseyi ele alalım. günlük elbise var, şık elbise var, ağır elbise var, abiye var, bunların arasında olanlar var ve hepsinin giyildiği yer farklı, hiç biri diğerine uymaz. renkler ve kumaşlar var. üzerine işlemelerden gelen ekler var. var da var. bunun her birine gidecek ayakkabı modeli - rengi - kumaşı farklıdır. erkekler bir yazlık terlik bir spor ayakkabı bir de siyah deri ayakkabı ile hayatını geçirebilir ama bu kadınlar için imkansız. bu sebeple erkeklerin bu ihtiyacı anlayabildiğini sanmıyorum.

ayrıca bir de zevk meselesi bu.

daha yazardım ama muhtemelen yukarıda bile saçmalamaşımdır uykulu halimle. umarım anlatabilmişimdir.

2- bilmiyorum hiç saymadım. sandaletler-abiyeler-günlükler-spor olanlar toplam 20-30 arasındadır. şunu ekliyim ama, klasik bir çift bile düz siyah ayakkabım yok, almam "lazım" :)

1- Onlarca çeşit ayakkabım yok, bir çift adidas -ki işe falan da onları giyiyorum, iki sene her gün giyip haşatları çıkınca yenisini alıyorum-, bir de çok özel düğün toplantı falan olursa diye iki çift.
2- Aha toplam 3 çiftmiş. Demek ki ne yapıyoruz, genellemiyoruz.

1. ayakkabıcılar ve kuaförler olmasaydı psikiyatr/psikologlar şimdikinin en az 10 katı para kazanırdı. ayakkabı almak endorfin salgılamamıza ve mutlu olmamıza yarar, asla bir ihtiyaç değildir.
2. saymıyorum, bereketi kaçmasın diye ama sezon için 100 ün altına düştüğüm olmadı.

ayakkabı alma beni mutlu ediyor. Kıyafetin en önemli parçası belki de..
40 civarı

prontotour'la italya'ya gitmişti annem geçen sene. bir sıkıntı yaşamadı.

bamturu kesinlikle önermeyiz.

cafe tur'u tüm giden tanıdıklarım öneriyor.

biri (bkz: huan) olsun :)

cinsiyetleri nedir?

biri tom diğeri jerry olsun, esprili olur.

doctore olsun ya da biri :) dominus!

yogi ve winnie

(bkz: winnie the pooh)

(bkz: ayı yogi)

ikisi de erkek ama canavar soyu maşallah :-)

tanrı isimleri:

Marduk & Asur (yakındoğu)
Geb & Nut (mısır)
Horus & Anubis (mısır)
Ares & Eros (yunan)
Juno & Janus (roma)
Odin & Thor (viking)
Rama & Ravana (hint)

ikisi de erkekse castor ve pollux diyorum. yunan mitolojisinde truvalı helen'in erkek kardeşleridir. ikizdirler. ikizler takımyıldızının iki yıldızının isimleri ayrıca.

takoz ve fidel

bu saatte aklıma anca bunlar geldi. şu an açıklama yapacak durumda değilim fakat sabaha açıklama yaparım farklar hakkında.

- i came here to improve my english skills.
- we got projects to develop.
- we had a great progress in our project.

sıkıyorum:

to improve: geliştirmek. yani olan bir kabiliyeti artırmak gibi.
to develop: olgunlaştırmak, kamile yaklaştırmak gibi.
to progress: ilerlemek, ilerleme kaydetmek, aşama atlatmak.

sıktım.

bir yeteneğini geliştirirsen,yeni bir dil öğrenir daha iyi konuşursan,ilerletirsen "improve" kullanılır.

bir bina yaparsın,hasta daha iyileşir, vb. elle tutulan,gözle görülen gelişme varsa "progress" olur.

bir şirket büyümesi,kar etmesi gibi konularda "develop" kullanılır.

develop geliştirmektir. development terimi de yazilimda ozellikle cok kullanilir, bunun ustunedir. gelistirme isine develop denir aslında. ama tabii kullanım yerine gore bunlara degisik mana verilebilir.

improvement hali hazırda yapilan bisiyi artik daha iyi yapma halidir. ornegin basketbol oynarsın X derecesinde, Y oldugunda (y>x) improve etmis olursun.

progress ise daha farklı. lostta da jacob un esau ya dedigi gibi:
it only ends once, anything before that is just progress. bi ana kadar olan olaylar silsilesi progress gibidir. progress süresince improvement ve development yapilir. heh bu guzel oldu.

bu tip detay sozluklerinin adi; collocation dictionary
hangi kelimelerle ve prep. lerle kullanildiklarini da gorusunuz.
develop gelismek
improve oldugundan daha iyi hale getirmek' iyilestirmek
progress ilerleme kayetmek gibi ama bu kadar net karsilik yazmak dogru degil tabii. duruma gore anlamlarda kayma olabiliyor. ingilizce ozlukten bakip, ornek cumleleri de okumak gerek.

kredi kartlarına fln dokunma hic.

ek: kartlara zarar verme diye dedım bunu. kartlardan kaynaklı diye degl.

ayakkabı veya montundan kaynaklanıyor olabilir. geçen sene staj yaptığım şirkette, belli bir ayakkabıyı giyince oradaki zemin kaplamayla oluşan statik elektrikten koltuğa bile oturamıyor vaziyete geliyordum. bu tip şeylere bir dikkat et, belki önleyebileceğin bir şeydir.

nerede oluyor bu çarpmalar? alışveriş merkezi falan mı? çorabının içine alüminyum folyo koymayı bir denesen belki faydası olur( emin değilim sadece dene).

kosele ayakabilarin tabanlari da elektirigi iletir, ayakkabi tabaninizi da gozden gecirebilirsiniz. sentetik malzemeli giysiler, polar, elyaf yorgan vs gibi seyler arttiriyor sanirim. bende de bu durum, uzun kollu tisortumu cekip, elime eldiven yapip sonrasinda tutma islemini uyguluyorum. zor durum.

bi ara alıp da hiç giymediğim bi ayakkabıyla ankara'ya gitmiştim enerji işinde çalışıyodum bi hafta boyunca kafayı yedim artık neye dokunsam ortamda herkesin duyabileceği şekilde çarpılıyodum. bi daha da aynı ayakkabıyı giymedim hiç. arada sırada oldu aynı şey ama 1 hafta boyunca kafayı yedirecek kadar değil. kıssadan hisse: ayakkabını değiştir.

değerli cevap yazan kardeşlerim,

dediğiniz şeyler de çok yardımcı oldu fakat, yün hiçbir kıyafet giymiyorum, kauçuk ayakkabıyı çöpe attım. ve sorun çözüldü.tam üç gündür elektrik çarpmıyor. teşekkür eder, saygılarımı sunarum

egypt air'in sitesinde 6 şubattan itibaren IST-CAI var.

şurdan takip edebilirsiniz. dün gece uçağı iptaldi ama gündüz uçuşu yapıldı. bugünkü de yapılıyor. tunus seferlerinde iptaller gözüme çarptıydı ama detaylı incelemedim.
www.dhmiata.gov.tr

metrobus merter merter metro
komik oldu evet

pek metrobüslük bi yer değil. metrobus merter merter metro yaptıktan sonra bi de atışalanı minibüslerine binmeniz gerekecek.

esenler metrosundan uzaklığı 1,5 km gibi gördüm google maps'ten. metrobüsle esenler'e gidilmez ama şu şekilde aktarma yapabilirsiniz:
- metrobüsten merter'de in. merter'den aksaray yönüne giden metroya bin. otogarda in ve senler metrosuna bin. ( esenler'e direktoman gitmiyor, ring sefer yapan bir metro olur ortada)
- metrobüsten maltepe ya da topkapı durağında in. ordan esenler minibüsüne binip git. ( bu seçenek daha kısa ve kolay) kesin durak ismi ve minibüs adı için beyimin uyanmasını bekleyeceğim. acil değilse bu bilgiyi daha sonra eklerim.

metrobüsten maltepe/bayrampaşa durağında iniyorsun. üstgeçitten bakırköy yönünden geliyorsan sola, şişli yönünden geliyorsan da sağa geçiyorsun.
yukardaki yolun 20 metre kadar ilerisinde meydanımsı bir yer var, ordan sağa doğru giden atışalanı minibüslerine biniyorsun. minibüsçülere de sorarsın zaten.

robinbook halleder.

kafayı manuel olarak yukarı kaldırınca platform dönüyor mu peki?

evet dönmeye devam ediyor. on-off'dan kapatıp açtıktan sonra bile dönmeye ediyor hatta.

üniversitelerin kurslarını yokla o zaman. boğaziçi, galatasaray, istanbul üniversitesi kurslarını bir araştır.

british side

selamlarr
en güzel eğitimi veren just english bakırköy şubesıne gıttım ben gercekten cokk memnun kaldım.... uzman hocaları ek derslerı birebir ders bile veriyorlar orayada bi bakabılırsın...Tavsiye ederım ben cokk memnun kladım suanda anadılım gıbı ıngılızce konusuyorum:D

mambo italiano???

coco jambo?
www.youtube.com

don't look any futher-dennis edwards/m people

www.youtube.com

Söğütlüçeşme'den ( karşı metrobüs duraklarına çok hakim değilim ama bu olmalı) metrobüse binip, Yenibosna'ya kadar gidebilirsiniz. Haydarpaşa'dan Söğütlüçeşme'ye yürünür çok eşya yoksa.

Dönüş için de Taksim'den otobüs firmalarının servisleri olur. çoğunun Esenler'den daha önce başka kendi garajları var. sizin firma hangisi? Vardır ama servis yoksa ve illa esenler'e ( doğrusu bayrampaşa otogarı) gidecekseniz de tam meydandan otogara otobüs gider, 83 O. O saatte max. 45 dakikada otogarda olursunuz ama inip yürümesi vs 1 saat diyelim.

1-kpds 100 soru üds 80 soru.
kpds de her konuyla ilgili yazılar çıkar. üds de 3 ayrı test yapılır sosyal bilimler, sağlık bilimler, fen bilimleri diye. neyi etkiler dersen uzun paragraf sorularında kendine yakın konularda olduğunda anlaması daha kolay olur.ben kpds ye girdiğimde fenci bir insan olarak uluslar arası ilişkilerle ilgili çıkan upuzun sorularda baya zorlandım şahsen. bu kişiden kişiye değişir tabi. ingilizcen çok çok iyiyse neyle ilgili olursa olsun yazı etkilemeyecektir.
kpds nin genel olarak daha zor olduğuna dair bir yargı vardır. bence de doğrudur.bir dönem arayla girdiğim kpds de 65 üds de 83 aldım.

MBA yapmayı düşündüğünüz üniversiteye sormalısınız. okulların kabul ettikleri sınavlar ve istedikleri puan değişiklik gösterebilir. Üniversitelerde ÜDS ya da KPDS puanı ile hazırlıktan muaf olunduğunu hiç duymadım. TOEFL, IELTS ( writing puanı akademik hesaplamalı olan) ya da okulun kendi proficiency sınavı istenir. genel bilgi içeren şöyle bir link buldum:
www.yukseklisans.com.tr

katarin forte her öğünden sonra , beni bir günde kendime getirmişti.
eczacıya sorabilirsin doktora gidemiyorsan.

(bkz: vicks first defence)
henüz kullanmadım ama faydası var diyorlar.

first defence'le burnu, tantum verde sprey ile de boğazı tedavi ediyorsun. pastillerin çoğu hikaye. tantum'u günde 3, 4 kez 4 fıs yapıyorum, epey işe yarıyor. üstüne bi süre bir şey yiyip içmemek gerekli.

arkasından odun tarçın, kekik, ekinazya, karanfil, ıhlamurlu çayı günde 2 kez içiyoruz.
bi süre sonra da bal yiyoruz yavaş yavaş yutarak.

bu yöntemle hasta olcak gibi olunca olunmaz, olunduysa da 2 günde geçer. ancak ciğerlere indiyse ciğer yanması ve öksürük biraz daha sürer, azalarak..

not: bu üçü sıralama değiştirelerek yapılabilir ama tantum'dan ve baldan sonra bir süre bir şey yiyip içmemek gerek.
geçmiş olsun

donlu fotoğraf garip tabii, mayoluya bir şey demem sanırım.

şortlu fotoğrafını bile kaldırttım.

zurnayla

mayolu olur tabi de donlu ne ya.

erkek arkadaşımın nasıl bir vücudu olduğuna bağlı. kıllı ve göbekli haliyle mayolu foto paylaşıyorsa, ya kendisi borat tarzı bir özgüvene sahiptir, ya da herhangi bir sosyal kaygı taşımıyordur. ama estetik bir vücudu varsa, gözü rahatsız etmiyorsa ve foto da erotik bir tarzda değilse olabilir.

donlu olur tabi de mayolu ne ya.

mayo slipse olabilir tabi.

döverdim.
kıyafet olmayacak aga.

mavi donlu olmazsa kaldırtırım.

ben bilmem cemil ipekçi bilir

karışmam, ne isterse yapsın.

nedenini sorgulayabilirim ama. nedeni kompleks, ego, eziklik vs gibi şeylerse kafama dank eder kendisinden ayrılırdım. çok beğenmiştir fotoyu ya da bir espirisi vardır cart, curt normal bulurum. duruma göre yani ama koyduysa koymuştur. yapcak bi şey yok.

haşema giyerse sorun değil ama donlu mayolu ise ak parti'den istifasını isteyip ayrılırım.

kaç hatun o fotoya bakıp ... devam edemiycem
kesin ayrılırdım

donlu fotoğraf derken slip mayo falansa ağız burun dalardım ama yoksa ıslak olmayan şortuyla sahilde verilen bir pozun sakıncası yok. Kızlar da bakarsa baksın. olsun o kadarcık.

ben maalesef bilmiyorum ancak 112'yi aradığınızda danışman olarak görev yapan dr'lar oluyor telefonda. onlara bağlıyorlar. bence arayın orayı ve anlatın derdinizi.

şimdi bi gözümde canlandırdım da, içeri geri ittirirken eğer şırınganın iğnesi gövdesinden yukardaysa yani yukarı doğru dürtüyoduysa-ki çoook zor bi ihtimal- hava girmiş olabilir ama bildiğimiz pozisyonda soktuysa iğneyi ilk ittirdiğinde kan girmiştir, hava şırınganın son kısmında birikiştir, bence korkmanıza gerek yok.

edit:doktor değilim şırıngayla oynamışlığım var.

hava olmayabilir. negatif basınç oluşturarak daha kolay kan çekmek için damara girmeden enjektörün arka kısmını çekmiştir. haliyle enjektörün arka kısmını bırakınca enjektörün içindeki boş kısım kaybolmuş olabilir.

doktor değilimde hava girse anında mort diye biliyorum

112'yi arayıp sordunuz mu?

nerdesiniz?, belki yakınlarda size yardımcı olmak isteyen duyurucu birileri çıkar.

yok daha sormadım 112 ye. buradaki cevapları bekliyorum. şu ana kadar bir şey olmadı.

Venöz (toplar damar) hava embolisi nedeniyle ölmek için 300 cc hava gerekir. Hava kanın kalpte köpüklenmesine ve kalbin pompa fonksiyonunun bozulmasına neden olur. 2-3 cc havayı vücut tolere eder. Korkacak bir durum yok. Geçmiş olsun.

black lace - hokey cokey

www.youtube.com

tchaikovsky - plum sugar fairy :)

"Umuma mahsus pasaport başvurusu için gerekli belgeler

- Nüfus cüzdanının aslı (TC Kimlik numaralı)
- Son 6 ay içinde çekilmiş 2 adet biyometrik vesikalı fotoğraf (yurt dışı başvurular için 1 adet yeterlidir)
- Varsa daha önceden alınmış pasaportlar
- Pasaport cüzdan bedelinin yatırıldığına dair dekont (yurt dışında, başvurulan konsolosluğa yatırılmaktadır)
-Pasaport harç bedelinin yatırıldığına dair dekont (yurt dışında, başvurulan konsolosluğa yatırılmaktadır)

Başvuru sahibinin durumuna göre talep edilebilecek diğer belgeler

- Askerlik tecil veya terhis belgesi (yurt dışında yaşayan erkekler için)
- Reşit olmayan çocuklardan, anne ve babaları ya da kanuni temsilcilerinin noterden veya pasaport şubesine bizzat gelerek verecekleri muvafakatname
- Mahcurlar (kısıtlı, zihinsel engelliler) için başvurulacaksa, mahkeme tarafından atanmış vasisinin noterden veya bizzat pasaport şubesine gelerek vereceği muvafakatname
- (Eski tip pasaport işlemleri için) Mesleğe ilişkin belge (işçi, ihracatçı, ithalatçı, kasap, gazeteci, şoför ile kamu görevlilerinin bu görevlerini belgelendirmeleri gerekmekte, diğer meslek sahiplerinin beyanlarına göre işlem yapılmaktadır)
- Yurt dışında işçi olarak çalışanlar ile bu kişilerin eş ve çocukları başvuracaklar ise iş ve işçi bulma kurumundan alacakları belge.
- Türkiye'deki üniversitelerde çalışan öğretim elemanları ile öğrenim gören öğrencilerin bilimsel, sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere katılmak üzere veya eğitim amacıyla yurt dışına çıkışlarında ilgili üniversiteden alacakları ve ilgili Vergi Dairesi Başkanlığı'na onaylatacakları harçsız pasaport talep yazısı
(Bu kişilere, pasaport kanununun 15. maddesinde belirtilen sürelerle sınırlı kalmak kaydıyla yurt dışına gidip gelecekleri süreler kadar harçsız pasaport tanzim edilir. 6 aydan daha az süreli belge getirenlere 6 ay; 6 aydan daha fazla süreli belge getirenlere 1 yıl; 1 yıldan daha fazla süreli belge getirenlere 2 yıl süreli harç muafiyeti uygulanır.

Yukarıda belirtilenler dışındaki kişiler ise Milli Eğitim Bakanlığından alacakları yazıyı başvuracakları merkeze ibraz edeceklerdir.
- Mahkeme yoluyla ad, soyad, yaş vb. değişiklikler yaptırmış veya nüfus nakli yaptırmış olan kişilerden ise kesinleşmiş mahkeme kararı veya vukuatlı nüfus kayıt örneği istenir."

www.epasaport.gov.tr
(sıkça sorulan sorular -> başvuru -> e-Pasaport başvurusu için gerekli belgeler nelerdir?)

edit: e-pasaport başvurusu değil, eski pasaportu uzatma işlemi yapabilirsiniz tabii 31 ocak'a kadar. istyecekleri belgelerde hiçbir değişiklik yok, o yüzden bunları aktardım buraya. bir de öğrenci belgesi ve askerlik tecil belgesi ile ilgili kafanızdaki soruları yanıtlayabilmek için.

çipli yeni pasaportta istenilen evraklarla eskisini uzatma evrakları farklı. form doldurmanız gerekiyor lacivert için. emniyetin linkinde yazılan evraklar işte, onun dışında bir evrak yok.
vatandaşlık numaranızdan her bi şeyi görüyorlar artık.
ancak nüfus dairesinden adres kayıt sistemine kaydolmuş olmanız önemli. değilseniz onu halletmeden sistem işlem yapmaya izin vermiyor. ( uzatmada sorun olmaz belki)

askerlikle ilgili sorununuz varsa da biraz erken gidip bir sorun tahdit var mı diye, sonra bankaya gidersiniz. şubelerin yakınında banka olur genelde, biraz yorucu olur ama garantiye almak isterseniz bunu öneririm.

çok yakın bir arkadaşımın eşi hamile evlerinde 3 kedi var ve doktorları kediler ile ilgili olumsuz bir yorum yapmadı.

bunu mutlaka doktorunuza sorun. ben doktor değilim. ama:

hem hamileliğin kaçıncı haftasında olduğu, hem igg seviyesinin çok değişken sonuçlara yol açabileceği bir durum bu.

kediden bulaşmamış olma ihtimali de daha yüksek ayrıca, çiğ etten daha çok bulaşır.

başında sormadım, ama toxoplasma testi pozitif derken sizin immune olduğunuzu mu gösteriyor yoksa bu enfeksiyonun yerleşmiş olduğunu mu? bunu da sorun.

Doktorlar nedense aşıları yapılmış kedi köpeklere hiç olumsuz yaklaşmıyorlar ama 40 yaşında akciğer kanseri olan birine fütursuzca "kedi köpek tüyünden kaynaklanıyor" diyebiliyorlar.

Ben kedi ve köpeklerin hijyenik olabileceğine inanmıyorum. Tamam çok tatlı olabilirler, seviyorum ben de onları ama ben hamile eşimin ve yeni doğmuş bebeğimin nefesine kedi köpek tüyü veya kiri-tozu katmam arkadaş. Varsın onlardan gelecek arkadaşlık duygusundan mahrum kalsın bebeğim.

Tekrarlıyorum. Kedi köpek düşmanı değilim. Bazı nedenlerden dolayı çok da severim ama bu başka bir şey.

annem hamileyken evde kedimiz varmış. hala da kedimiz var hep kedilerle büyüdük. abim de ben de 30 a merdiven dayadık. domuz gibiyiz maşallah.

güvendiğiniz bir veteriner varsa durumu bir de ona sorun. kardeşimin gebeliğinde doktoru kedileri atın evden dediğinde, bir veterinere danışmıştım. 3 sene olcak çok net hatırlamıyorum ama genel olarak; kedilere de test yapılabileceğini ve sonucuna göre onların da tedavi edilebileceğini söylemişti. aşıları tam ve düzenliyse testi yaptırıp sorunun onlardan kaynaklanıp kaynaklanmadığından emin olabilirsiniz.
toksoplazmanın oluşturduğu risk gebeliğin ilk 3 ayı için geçerli demişlerdi bir de.

sonuç olaraktan: aşıları pek düzenli yapılmayan 4 kedili evde bir sorun yaşamadı.

benimde pozitif çıkmıştı ama eskiden geçirmişsin bu hastalığı demişti doktor, çocukken de kedi manyağıydım, yolda gördüğümü yalardım neredeyse, kızım sağlıklı. bir de bir arkadaşımın pozitif çıkmıştı, hamileyken bir yerden bulaşmış, kızı şimdi 7 yaşında ve sağlıklı, bir şey olmadı yani.

pendor corner da direkt müzik yayını yok. küçük Beyoğlu'ndan geliyor müzik. kalabalıktır ama idare eder. bu akşam sakin yer bulmak zor olur.

evet pendor corner götüm gibi diyebiliriz.

thales room ( pazar sabahı önermiş oldum ama)

çevrenizde tog ya da açev gibi stk'ların şubesi vardır, onlara gidebilirsiniz.
ya da size en yakın, gözünüze kestirdiğiniz bir okula gider böyle böyle dersiniz okul müdürüne.

dersanlere git kavada kaparlar

şubat başı gibi gideceğiz biz de. lonely planet morocco aldık. soru çok acil değilse birkaç güne kitaptan bakıp yazarım.

bizim nisan'da yolculuk, yani aciliyeti yok. sevinirim, teşekkür ederim. :)

o zaman biz gidip gelelim. dönüşte yani şubat 13'ten sonra mesajla hatırlatırsan konuşalım. okuduklarımla değil, tecrübe vs de katmış oluruz. 2 yıl önceki basım bu kitap, yeni baskı yazın olcak.
bir de istanbul'daysan gerekli sayfaları fotokopi çektirirsin istersen.
konuşuruz sonra.

istanbul'da değilim maalesef, fakat ben 13'ünden sonra rahatsız ederim o zaman mesajla. Teşekkür ederim ilgin için. :)

bi mekan'la birlikte gideceğiz fas'a eğer kesinleştirebilirsek. İstanbul'da benimle iletişime geçebilirsin, hatta fotokopi olayı güzel olur. Eğer sana da uyarsa tabi. Zaten gideceğimiz iki üç yer, tüm yerlere ihtiyacımız olmayacak.

(bkz: ispiyonlamak yerine entry sahibini mesajla uyarmak)

uyarıyorum.

2-3 gün önce sbce entry girip çaylak olan biri mesaj attı, "insan bir uyarır çaylak yapmadan önce!" diye.

yani uyarıyı olan biten'den bile yapsan, defalarca da yapsan, büyük bir çoğunluk ciddiye almıyor.

yazarken yapıyordum, büyük çoğunluğunda da "sanane" cevabı alıyordum. vazgeçmiştim.

bir çok kez uyarıldım. uyaran kişilere de teşekkürlerimi sundum. tarihçem bu kadar temizse onların sayesindedir.

aynı dakıka içersindeuyaran oldugu gibi ispikleyenler oldu. ispiyonladıkları ile kaldılar :)

3-5 kere yapınca nasıl bir kerizlik olduğunu anlıyorsun. ispiyonlamak en güzeli.

Uyarıyorum ama çok hayvanla karşılaştım. Onları ispiyonluyorum.

tanıdığım, göz aşinalığımın olduğu, iyi bulduğum yazarları uyarıyorum, diğerlerini ispiyonluyorum. mesaj atıyoruz sen mi ispiyonladın yoksa diyorlar:)

10 yazar uyarıyorsan içlerinden bir tane MAL çıkıp "sen işine bak" diyebiliyor. En temizi bas ispiyonu geç...

ispiyonlarım ben.

İspiyonu çakarım.

hiç acımam.

entrylerine bakıyorum eğer harbiden malsa ispiyonluyorum değilse mesaj atıyorum. hatta bazı beyinsiz yazarları sırf ispiyonlamak için takip ettiğim oluyor. o derece.

yazar azalsın diye ispikliyorum ben. keyfim yerindeyse nadiren uyarırım ama.

çoğu zaman mesajla uyarıyorum. terslenen çıkmadı şansıma. 5 tanede birisi teşekkür mesajı atar, odur.
bazen kıllığım üstümdeyse ve entry uyuzsa hiç karışmıyorum. yazmasa da olur babında bir tat alırsam yazardan önümdeki maçlara bakıyorum.
not: duyuru'nun aksine sözlük'te hiç ispik yapmam.

uyarmıyorum

demlenmiş türk çayının ideal içim süresi yarım saat aslında. ama iş yerlerinde, dükkanlarda sabah demlenen çay öğlene kadar içiliyor ki tadı da acı falan olmuyor pek anlamıyorum.
kişisel olarak da demlenmesinin üstünden 1 saat geçmiş çayı içmiyorum benim şahsi sınırım da 1 saat.

sallama çay verin bu durumlarda başınız daha az ağrır. hiç içilmiyorsa yani.

poşet çay en pratik çözüm görünüyor.

illa demleme çay olsun dersen de, 1 saati geçirmemek lazım. bayat olduğu, renginin bulanıklığından ve acılığından anlaşılır.

çoğu zaman sıcak suyun içine 1 tane demlik poşet atıyoruz biz. küçük çaydanlıktaki 2 su bardağı kadar sıcak suyun içine 1 tane demlik poşet atıp, 5 dakika kadar kısık ateşte pişirince oluyor.

sallama poşet çaylar da eskisi gibi kötü değil artık. doğuş'un sallama çayı güzel bence.
içen tiryaki çaycı değilse iş görür.

www.zeytinburnuvet.com
burası güvenilir ve ucuzdur. ameliyatı kimin yapacağını bir sorun. epeydir gitmedim, şu anki kadroyu tam bilmiyorum.
fiyat fakülteye yakınsa ve operasyonu uzman vet yapacaksa fakülteye götürün.

diğerlerini bilmiyorum ama, mümkünse ev arkadaşınızı bir güzel dövün. yapamıyorsanız beni çağırın, en azından moral olur.

abi içim fena oldu ya. yardımcı olmadan ayı gibi soruyorum ama nasıl bastı ki, hayvan saklanıyor mmuydu? ayrıca bıyığı yanan kediyle aynı kedi mi bu? çünkü orada 5 aylık diye bahsedilmiş

evet o duyurudaki aynı kedi, ama ben de şimdi farkettim ki o duyurumda yanlış yazmışım, o zamanlar 5 haftalıktı..

bu arada dün gece bıraktığım hastanede saatler süren bir ameliyat geçirdi,doktorun dediğine göre çok iyi geçmiş, ben de şimdi görmeye gidiyorum.

kirayı tapuya şerh ettirmediğiniz için bu isteğinizi yeni ev sahibinizden beklyemeyeceksiniz.

tapuda $erh yoksa yeni ev sahibi cikarma hakkina sahip

ödemenizi düzenli yapıyorsanız kontrat olmasa da kiracı olarak haklarınız koruyorsunuz denir.
bir de ev satıldıktan sonra 3 ay içinde çıkmalısınız, 15 gün değil.
hukukçu değilim, bildiklerim bu şekilde.

not: 6 aydır kirasını ödemeyen kiracımız için yasal süreci epey önce başlattık ama kiracıların haksız olsalar bile o kadar çok hakları var ki eski kanuna göre..

o sözleşme kendiliginden uzamıstir merak etmeyin, yeni malik de o sozlesmeyle bagli; bu nedenle satın aldığı tarihten itibaren 1 ay içinde size ihtarname gommeli ve 6 ay sonra da tahliye davası açmalı..benden once cevap veren diger maykıllar guzel sallamislar..

hatta buyrun;

6570 sayılı kanun madde 7/d: Gayrimenkulü Medeni Kanun hükümlerine göre iktisabeden kimse kendisi veya eşi veya çocukları için tamamen veya kısmen mesken olarak ve yine kendisi veya eşi veya çocukları için bir meslek veya sanatın bizzat icrası maksadiyle iş yeri olarak kullanma ihtiyacında ise iktisap tarihinden itibaren bir ay zarfında kiracıyı keyfiyetten ihbarname ile haberdar etmek şartiyle altı ay sonra tahliye davası acabilir.

konu kapanmistir..

Aynı şey iki ay öncesine kadar bizim başımıza geldi...
Sonuç??
Yeni evimize taşındık.

not: en kısa sürede taşındık

Ev sahibine "tahliye taahütnamesi" adı altında belge vermediyseniz, eski usul mat tamamen doğru yorumu yapmıştır. Ancak taahütname vermiş iseniz (kontrat ile ilgisi yoktur bu belgenin), zaman sorunu, yasal yükümlülük, zart, zurt şart aramadan değil 15 gün, 3 gün içersinde boşalttırır evi.

belgesel torrentta yok reyis ben de cok aradim vaktinde. usenetten indiriyorum ben istediklerimi.

kredi kartinla sanal kart olustur, 1tl limit koy, giganews ya da fastusenet.org da o sanal kartinla 15 gunluk trial hesap al, sonra www.nzb.cc den aradigin belgeselin linklerini indirip sabnzbdye at

sharebus'ta var onlarca belgesel. ben de ordan indiriyorum..

belgeseldepo.com var fena değildir.

bitturk veya leechturk gibi torrent sitelerinde bulabilirsin.ancak üye alımları açıkmı değilmi bilmiyorum

(bkz: the elegant universe)

david attenborough'un işleri iyidir. epeyce belgeseli var, güzel bir abimiz.

şuraya bir bakının derim:
www.gurmenet.com.tr

tabi ki 20 gün gez. siktir et arapçayı ne yapacaksın.

Hani 1 dil 1 insan falan? :)
herkes gorusunu soylesin lutfen

bence arapça öğrenmelisin.. arapça mükemmel bi dil. keşke hepimiz arapça bilsek... gezme derim ben başka ülkeleri. otur dizinin üstüne dersine git gel yeter.

bir ayda ne öğrenecen arapçada? alfabeyi bile sökemeden gelirsin. bence temeli burda atıp gitsen daha faydalı olurdu.

Evet haklisiniz ama su anda temel atma imkanim yok. Yani 7 subata kadar atabilir miyim ki? :)

sen 20 gün gezdiğinde istemediğin kadar insanla tanışırsın. bu tecrübeler ufkunu açacak. arapçayı istediğin zaman öğrenebilirsin.

gidip gezmene bak bence. dönünce burada bir kursa gider temelini atarsın. suriyedekine de güz döneminde başlarsın, unutma arapça, rusça, çince, japonca gibi dil kurslarının çoğu 1. ve 2. kurlardan parayı kırarlar 3. kura adam kalmaz ciddi yaklaşanlar dışında. burada başlayıp sonraki kurları yurtdışında almak daha mantıklı.

suriye de kızlar teklif ediyormus

gezmek iyidir ölcez hepimiz zaten

10 günde yaldır yaldır gezeceğine 20 gün ortadoğu'yu gez. oraya yazın gidemeyeceğine göre rahat rahat takılırsın.
balkanlara sonra gidersin, yazın. bu mevsimde eser oralar.

not: kursa burada da başlayabilirsin. en azından harfleri bile öğrensen epey faydası olur. 1 haftaya kalmaz sökersin, kuran okuyan birileri vardır illa etrafında. kendin bile çalışsan olur elifbalarla.

kimyacı sevdicek devamlı su bayatlar diyor.
sebebi içme sularının saf olmamasıiçinde belli minerallerin bulunmasıymış.birde su dışında normal oksijen de olduğu için arada yosunlaşmalar görülebilirmiş.
bu demektir ki su bayatlar :D

bir de plastik ambalaj katkısı da var.
özellikle uzun süre güneşte kalmış şişeler petrol kokulu oluyor ( yıllar önce yaşadım)

su bozulmaz ama bayatlar. açılmamış plastik şişedeki suyun bayatlaması da plastiğin zamanla aşınmasından ve suya karışmasından olur. böylece kötü bir tat oluşur. güneş ışığı da bu durumu hızlandırır. açıldıktan sonra da zaten zamanla bakteri oluşumu ve yosunlanma olur.

sadece, tepkimeye girmeyecek birşeyin içinde muhafaza edilmiş saf su bayatlamaz. tabi bunu sağlamak da zor.

bayatlar, güneşte kalırsa tadıtuzu değişiyor hacı
plastik ambalaj kokusunu veriyor hemen
plastiğin etkisi çabuklaştırıcı gibi
cam olsa daha uzun sürede bayatlar veya içerisindeki mineraller ölüyordur belki.

bence o plastik kokusu farklı bişey. zaten damacanalarda 75 derecenin üzerine çıkınca suda çözünen bisenol a mı, bifenol a mı bişey varmış. kanserojen hem de. pet şişelerde de aynısının bi değişiği :) varmış. taşıma sırasında, kamyonlarda, güneş altında çözünüyor dolayısıyla. koku ondan kaynaklanıyor gibi.

koli basili fln

@bryan fury: koli basili bağırsak bakterisidir, içine kanalizasyon akıntısı karışan sularda olur :)

Koli basili açısından plastik şişelerdeki içme sularında birkaç kez analiz yaptırdım, hepsi temiz çıktı şükür.

irem bebe iyidir. kampanya vs yoksa e-bebek daha pahalı sanki.
irem bebe'nin internet satışı mağazalarından daha ucuzmuş.
www.irembebe.com

e-bebek en büyüğüdür. hatta birçok on-line siteye mallarını e-bebek verir.

saçının bukleli olması yapısal olan bir özellik, dolayısıyla boyayınca saçın düzleşmez korkma. bir diğer yalan ise, boya ne kadar kaliteli olursa olsun, saçına özüne aykırı bir şey yapıyorsun, yarardan ziyade zarar verecektir. boya kullanmayan birisiyim, ama illa değişiklik olsun, o da rengi olsun diyorsan, boyat, gözle görülür zararı olmaz..

olmaz. dünyanın en güzel buklelerine sahip arkadaşım kalitesiz bir kırmızıya boyadı. bişicik olmadı. öte yandan ben de dalgalıyım, daha doğrusu kabarık. düzleştiriyor diyebilirim birazcık. sindiriyor.

çocukluğumdan 2006 yılına kadar saçlarım bukle bukleydi, şu an düz. yani değişebiliyor.

boya saçı besler diye de bir şey yok, sonuçta kimyasal bir işlem uygulanıyor. tam tersi boya saçı kurutur. tek artısı daha parlak renk vermesi.

bukleli saçları olan arkadaşımın saçları boyatmaktan önce dalgalıya sonra fırçaya döndü. üstelik öyle abartı derecede sık boyatmadı, herkes ne kadar yaptırıyorsa. şimdi birkaç senedir boya sürmüyor saçlar yavaş yavaş eski halini bulmaya başladı ama tahminen ilk hali gibi asla olmayacak. boyaya falan hiç özenmesin bence sonra dipten çıkacak rengi, e böyle gezilmez deyip yine boyatacak vs. kısır döngü bu. değişiklik istiyorsa iyi bir kuaföre güzel bir kesim yaptırsın derim.

buklelere birsey yapar mı bilmem ama annemi dinleseymişim de saçlarımı hiç boyatmasaymısım diye söyleniyorum kendime halen.boya saça cok zararlı.bi de sürekli boyatacaksın.dibi gelcek vs.en güzel renk insanın kendi öz saç rengi.

Buklelere zararı olmuyor ama o doğallığı özleyeceksin.

boyadan ziyade fön ve düzleştirici zımbırtılar saçları düzleştiriyor. boya da çok masum değil ama fön ve düzleştiriciyi sürekli kullandığında bir 5 senede saçların elektriklenmiş pırasaya dönüyor. bu durumda arkadaşlarım çok.

benimkilere boya zarar vermiyor ama saçın tipine göre değişiyor olabilir. bir de bukle belirginleştirici saç kremleri çok işe yarıyor. sebastian kullanıyorum, epey bir lülesini buldu kendiliğinden. saçıma hiç bir şey sürmediğim için epey bir faydasını gördüm kremin.

yaptırma.doğallık en güzeli.altını siyaha boyatsan olur mu?

Herkes saçın düzleşmez demiş ama, benimkiler düzleşti :) Dalgalıydı iki sene öncesine kadar saçlarım... d İki senedir boyuyorum ve hiçbir şey yapmadan saçlarım kuruduğunda düz oluyo'. Bence pek şehir efsanesi sayılmaz. Sonuçta iki yılda saçlar kendiliğinden bu kadar düzleşemezdi. (Hiçbir zaman saç düzleştirilerini kullanmadım.)

dalgasını bilmem de boyadın mı bir daha eskisi gibi olmuyor saç. hiç bulaşma derim. zaten allah yakışanı vermiş :)

(bkz: böyle buyurdu zerdüşt) diye bir kitap var. kitaplığımda duruyor hiç içine açıp bakmadım.

böyle buyurdu zerdüşt yararlı olmaz pek. mezusu farklı.

islamiyete cok benziyor. ahura mazda, 4 melek, sirat koprusunun benzeri vs. bi aralar arastirmistim. turan dursun adli kisinin guzel tespitleri var.

Kutsal kitabı Avesta'yı okuyabilirsiniz.

ερηνάκι - erinaki. kimin olduğunu bilmiyorum anonim gibi bişey olması muhtemel.

www.youtube.com

mail atıp sorun isterseniz.
www.anadolununkayipsarkilari.com

www.youtube.com
olabilir mi acaba? bu da ıslak

denizleri aşta gel diye çook eski bi şarkısı vardı o mu ?

gurur ve yelken isimli şarkılarının klip başlangıcında deniz görünüyor youtube'da!

denizleri aşta gelmiş aradığımız şarkı... çok teşekkür ettim ekşidaşlar zahmet verdik.

paran olursa arkadasi bulursun panpa.

para.

para.

anadolu şehrine bağlı? eğer şehir gerçekten kötüyse arkadaş ortamı derim ben.

önce biraz para(yaklaşık 5 yıl), sonra istanbul'a dönüş en mantıklısı.

daha güzel ya yapacak bir şeyim yokmuş . paran da birikir. sonrasını düşünürsün..
tabi senin verdiğin bilgilere göre söylüyorum. örneğin çalışırken öldün diyelim. o parayı yiyemedin. hayat bu kardeş..

nerden buluyosunuz bu işleri ya, duyuruda 3 mü oldu 4 mü iş bulup seçemeyen şanslı arkadaşlar...

cevaba gelince bence de paralı iş.

aslında uzun süredir hazırlığını yapıyodum istanbul için fakat bu iş son dakika işi gibi oldu ve para için vazgeçebilirim. acaba yanlış mı yapıyorum dedim.

gençken, halin, sabrın, ortamın varken takıl İstanbul'da. ortalama gelirle de yaşarsın burda, çok süründürecek bir gelir değilse tabii. Yorulunca, yaşlanınca gidersin sıkıcı bir kente.
bir de kişiliğe bağlı tabii. kenti yaşamayı seven biriyseniz mutsuz olursunuz uyuz şehirde.

istanbul'dan kaç kurtul. yok zaten gelmediysen hiç bulaşma..
büyük lafı dinle!

en güzel istanbul turist olarak gelip gezdiğindir. e paran olacaksa altı ayda bi gelir, dağıtır gidersin..

istanbul'dan kaç. dinlen dinlen kaç.
gezmeye git sadece. en güzeli odur.

inan çekilecek kahır değil; yeterince paran/imkanın yoksa...

para.
sıkılırsan haftasonları istanbul seferi yapar, arkadaşlarınla eğlenip pazar akşamı dönersin.

kapalı cevrim kontol sisteminin bir avantajı geribeslemenin kullanımınin sistem cevabını sistem icerisindeki dış bozucu etkenler ve iç varyasyonlara karsi nispeten duyarsızlaştıriyor olmasidir.

kapali cevrim kontrol sisteminin avantaji, geribesleme kullaniminin, sistemin, ic parametrelerdeki degisimler ve dis etkenlere olan tepkisinin hassasiyetini gorece azaltmasindan kaynaklanir.

lakin bu nasil avantajmis boyle?

ben de kafanı karıştıran gramer kısmını açıklayayım.
to: bu response to'nun to'su. tek başına takılmıyor, yazılmasının nedeni response ifadesinin bunu istemesi.
response to something: bir şeye tepki, cevap anlamında

the fact that: bundan sonra S V O yazarız, yani özneli, fiilli bir ifade. bu ifade de bir durum, kavram gerçeklik anlatır. sizin cümlede de

xxxx in avantajı, zzzzz yapması durumudur. ( o mevzunun kendisidir anlamında yani)

pyro'nun söyledigine bir ek de ben yapayim. the fact that den sonra gelen cümle ana cümleye bagli bir yan cümle halne gelir. bu durumda, eger upuzun bir cümlede the fact that kullanildigini görüyorsak dikkatlice takip ediyoruz, ilk gelen fiil yan cümlenin fiili, ikinci gelen fiil ana cümlenin fiilidir. yani senin cümle söyle de yazilabilirdi.

the fact that the use of feedback makes the system response relatively insensitive to external disturbances and internal variations in system parameters is an advantage of closed-loop control system.

bu durumda cümlenin ana fiili "is" e kadar olan kısım cümlenin öznesidir.

noi albinoi ve mar adentro ile açılışı yapıyorum.

los lunes al sol ve la stanza del figlio ile devam ediyorum.

das experiment
srpski film

Volver

bergman'ın herhangi bir filmi

şahsi beğenime göre lars von trier ve pedro almodovar filmlerinin hepsi desem olur.

(bkz: mar adentro)+1

(bkz: le scaphandre et le papillon)

Europa Europa (1990)

onun işlevi plak dönerken patenaj yapıp tutukluk yapmasın, gereksiz kaymasın üzerine. denemedim ama, şu marketlerde 2 - 3 liraya kaydırmaz diye satılan malzemelerin birinin üzerine koyup aynı ölçekte kesip kullansanız işinizi görür gibi. ;)

onu çıkartıp bir pikap tamircisine git. istanbul'daysan kuledibi'nde venita del toro'nun hemen yanında bir radyo, pikap tamircisi var. varsa o tip yerlerde bulabilirsin.

yukardaki önerideki kaydırmaz, biraz ince olur gibime geldi. bi dene, ince gelirse 2 kat yaparsın. mcgyver önerisinden gidersek de; silikon nihaleler oluyor. büyüklerinden bulur, kesersen de iş görebilir belki.

olur mu öyle şey ya, insan ilaçları kedide köpekte kullanılmaz

kediler kendilerini yalarken yuttukları tüyleri çıkartmak için kusarlar ama tüm gün sürmesi normal değil. kusma iç kanama gibi ciddi bir durumun belirtisi olabilir. işkenceyle ilgili anlatırlar, işkence gören bayılırsa ayılmasını bekleyip işkenceye devam ediyorlar ama kusarsa hemen bırakıyorlar diye.
emedur mide bulantısını keser sadece, kedinizin mide bulantısından daha önemli sorunları olabilir, emedur daha beter edebilir bence kullanmayın. veterinerler kötü demişsiniz ama en olmadı bir serum bağlayarak kedinin aşırı su kaybından zarar görmesini engelleyebilirler bence veterinere gidin mutlaka.

kediye kendi kullandiginiz ilaclardan vermeye niyetlendiginize gore Allah bilir daha once nelere maruz biraktiniz da kedi boyle gun boyu kusar bi hale geldi. Zehirlenmis olabilir ve olebilir bile! En kotu dediginiz veteriner kadar hayvanlar hakkinda bilgi sahibi misiniz acaba?

ek bilgi: hayvanlara insan, özellikle çocuk ilacı verilir, olmaz diye bir şey yok. yıllarca çok iyi veterinerlerimin köpeğime insan ilacı yazmışlığı var. köpeğime hala midesi kötü olunca rennie veririm.

kedinizin birkaç kez kusması sorun değil ama sürekli kusması çok normal değil. parazit tedavisi yapıldı mı? yediği bir şey dokunmuş olabilir. sinek, böcek yemiş olabilir, ya da başka bir rahatsızlığın belirtisi olabilir.

yaşadığınız ili, semti yazarsanız veteriner tavsiye eden olur belki burda. uzak bir semtte de olsa iyi bir veteriner illa ki vardır.
geçmiş olsun

daha önce bu konuyu duyuruda görmediği belli olan kişilerin (hoş, görmediler diye de yapmaya hakları olmadığı açıkken), soru sorana fırça atması ve bununla da yetinmeyip suçlamaya kalkması da bir tuhaf. ne bu sinir ya?! iyiniyet diye bişiy yok mu, nedir bu düşmanlık?

benim önerim de, başka şehirde de olsa burada önerilecek veterinerlere telefonla danışmanız, bu arada kedi forumlarına da yazarak fikir almanız -zira ya benzer sorunu yaşayan bir kedi sahibi veya bir veteriner cevap veriyor-.

geçmiş olsun kediceğize...

nasıl oldu kedi, kısa da olsa bilgi verebilir misiniz?

www.cbp.gov
www.cbp.gov

et ile ilgili bi yasak sozkonusu sanirim ama epey bir goturen olmus. arkadasim sucuk getirmisti abd'ye. vakumlama yontemi olsa is degisir mi? ya da bu kontroller neye gore yapiliyor?

şöyle birşey sorulmuş bir de:
help.cbp.gov

help.cbp.gov

hatta burda da sorulmus. et konusunda cok sikilar sanirim ama ihtimaller dahilinde. ki goturdugunu soyleyen de var epey. gorevlilerin anlik durumuna gore de degisebilir galiba.

et ve sut urunlerini yakaladiklari anda el koyuyorlar. eger bir de customs formunda belirtmediysen ceza da verebiliyorlar ustelik. yaklasik uc saat evvel giris yapmis biri olarak yanimda sucuk soktugumu soyliyim. anca boyle konularda sansim tutar zaten.

uçaktaki formda bu soru soruluyor. bazı havalimanlarında, çıkışta tüm bagajlar xtray'den geçiyor. sucukumsu bir şeyler görürlerse ayrı bir yere yöneltiliyorsun. sonra tek tek yeniden xtray e giriyor ve tüm bagajları açıyorlar. sucukları alıp, üstüne de 200 dolar ceza kesiyorlar.
chicago aktarmasıyla SF giderken yaşadığımız bir olaydır yukardaki.

not: başka bir eleman vardı, ben olsam affederdim sizi ama arkadaşım kanunu aynen uyguluyor demişti. biraz da şansa bakıyor ama en kötüsü olursa, 200 döler para ödüyorsunuz.

ben logan'a, boston'a gidicem. oradaki güvenlik konusunda bilgisi olan var mıdır?

oyle ise hiç bulaşmayayım ben sucuk işine. ben de duydum yasak olduğunu ama sokanların da olması tuhaf. şans etmeni de önemli demek ki.
kuzenim sucuk, mantı tarzı şeyleri vakumlayarak hediye kutusu şeklinde yapmış sanırım. o şekil düşünüyodu. böyle bir yöntem olursa gene sıkıntı doğurur mu yoksa hediye götürüyoruz filan denirse tamam denebilir mi?

aklıma ne geldi: valizin birinde emanet kavurmalar vardı, sucukların olmadığı bir valizde. x-tray'de anlamadılar onun et olduğunu, o valizi açtırmamışlardı. x tray e girerse şeklinden dolayı sucuğu tanıyorlar.

yalnız para cezası kesme olayını genelde yapmıyorlar, onlarca yakalanan tanıdık vakası içinde, yakalanıp ceza ödeyen bi tek bizi tanıyorum :s

o zaman hic bulasmamak lazim. ola ki, bulasildi. parcalamak filan lazim, sekil semalinden taninmasin. :)

peki, kuzenim hediye paketi seklinde yapacakmis, icinde sucuk, manti vs. olacakmis. boyle bi'sey olursa sorun cikarsa hediye deyip sorunu halletme sansimiz var mi?

duzenleme: ucakta dagittiklari kagittaki yiyecekle ilgili sorulara hayir yazdik, sucuk flan goturduk, gectik. biraz sansa kalmis, adam kafasina gore hayir diyip de cok bavul olanlari filan yolluyor xray'a. az bavul olanlara genelde gec diyor. ayrica kopekli polis de dolasiyor. cok kokmamali urun :)

bu senin ekonomik gücüne, borcun olup olmadığına ve yaşına bağlı.
ekonomik güç: eğer üniversite süresince kyk kredisi felan aldıysan (galiba) 2-3 yıl sonra "slm naber?" mesajı atmaya başlıyorlar.
bir de Türkiye şartlarını düşün. İngilizce öğretmenler için atanma derdi, kpss skandalları, her yıl öğretmen olup atanmak için artan öğrenci sayısı vs...
ama yaş fazla yoksa (çift dikiş yoksa) 1 yıl fazla da bir kayıp değildir. hatta bildiğim kadarıyla comenius u ne kadar yapabileceğine sen karar verebiliyorsun (3-6-12 ay).

master'a gelince. dondurma şansın üniversiteden üniversiteye değişir. bir de master programında hazırlık sınıfında bildiğim kadarıyla dondurma şansı olmuyor.
İş bulma konusuna gelince büyük şehirlerde özel şirketlerde iş bulmak için kocaman bir artı olabilir. ama devlette çalışayım dersen, bunun için yurt dışı tecrübelerinden önce Ales, Kpds, Yüksek Lisans-Doktora gibi daha öncelikli kriterleri var.
Ama eğer yaşın gençse bence yemişim Kpss'yi Ales'i git bir yıl kafanı dinle iyice gez toz derim. işe başlayınca bu fırsatı nasılsa çok zor bulacaksın. Comeniusa başvurup pişman olan duymadım şimdiye kadar.
Ha birde dönem ortasında geldiğinde master'a her bölüm-üniversite öğrenci kabul etmiyor.ona da dikkat et.

kyk ya 2.500 TL civarı bir borcum var. o pek sorun yaratmıyor. devlette öğretmenlik yapmak pek cazip gelmemeye başladı bu kpss skandalından sonra. yıl kaybım da hiç olmadı bugüne kadar. sanırım en mantıklısı bir sene kaldıktan sonra gelip başlamak her şeye... teşekkür ettim çok.

gittiğin ülkede CELTA alabileceğin bir program varsa, onu al. Dönüşte daha kolay iş bulursun. Master yaparken bir dershanede ya da lisede sözleşmeli gibi çalışırsın en az 1 ya da 2 sene. Grekeli tecrübe ve donanımı sağladıktan sonra da üniversitede İngilizce öğretmenliği olayını kovalarsın.
Devlette öğretmenlik yapmak istemiyorsan, yukardaki öneri iyi bir fikir. Akademisyenliğe kasmak istersen maaşın daha düşük olur ama onun da olayı farklı. İngilizce öğretmek istiyorsan en güzeli iyi bir vakıf üniversitesi. İyileri deneyimsiz/ master'sız pek almaz, o nedenle birkaç sene master'ını bitirip, biraz deneyim kazan. Bu dönemde dandirik bir vakıf üniversitesinde de çalışabilirsin ( özellikle deneyimsizsen, bu işinden nefret etmene neden olabilir, dikkat)

çok teşekkür ederim CELTA fikri ve ilginiz için :)

yanılmıyorsam şu an için vizeler kalkmış değil. rusya parlementosundan onay bekleniyordu.

henüz değil sanırım.

"Rusya Federasyonu: Diplomatik Pasaport hamilleri vizeden muaftır. Hususi, Hizmet ve Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeye tabidir." der dışişleri bakanlığı'nın sayfası.

www.mfa.gov.tr

hayır. vize isteniyor hala.
www.mfa.gov.tr

kalkmadi, kalkmaz da...

1 subat 2011'den itibaren eski pasaportlarin suresi uzatilmayacak. zaten 2015'ten itibaren de gecerlilikleri kalkiyor eski pasaportlarin. yani bu durumda en mantikli is cipli pasaportlardan almak. www.epasaport.gov.tr adresinde yeni pasaportlar ile ilgili bilgiler var, ordan kontrol edebilirsiniz.

uzatma işlemlerinde ücret değişmiyor. hazır uzatırken yenisini al bence. ek olarak 54 lira cüzdan bedeli vereceksin. bende de aynı durum var, uzatmaktan vazgeçtim, yenisi çipli için başvurcam. uğraşmışken aradan çıksın. eski pasapotunu uzatırsan da yukarda da dendiği gibi bu en geç bu ay sonuna kadar yapmalısın. bir de lacivertlerin ömrü 2015'te doluyor. eski pasaportu 5yıl uzattırmak pek manalı değil.

bir de mesela isviçre lacivert pasaportla ülkeye sokmuyor ya da vize vermiyor gibi bir şeyler duydum.